top of page
IMG-20160706-WA0006.jpg

Avrupa’da Bir Kimlik Ve Temsil Vasıtası Olarak Camiler

Sahra Şahin

30 Ekim 2019 tarihinde Türkler Almanya’ya göç edişlerinin 58. yılını doldurmuş oldu. Bugün Avrupa’nın ve Almanya’nın kalıcı temel yapı taşlarından biri olmak üzere olan Türk Toplumu farklı platformlarda geleceğe yönelik bir yapılanma, fikirler, projeler ve münazara konuları geliştirme çabası içindedir. Bu tür aktivitelerin fazlalığı ve dinamizmi, kolektif ve kurumsal bir yapıya büründüğü sürece başarıya dönüşme şansı artacaktır.  

Bunların başında hem ortam olarak hem de yapı olarak Almanya’daki camiler gelmektedir. Bugün Almanya’da çoğunluğunu Türk Toplumunun inşa ettiği bir kaç bin civarı cami bulunmaktadır. Camiler, Türklerin Almanya’da ihtiyaç olarak görüp inşa ettikleri ilk kurumsal mekânlardır. Türklerin iş dışı bir araya gelebildikleri ilk mekânlarıdır. Sosyalleşme, dertleşme, sorun çözme, yardımlaşma mekânları olmuştur. Bugün de öyledir.

Camiler bugün, ilk kuruldukları günkü yapı ve işlevlerini aşmıştır. İlk başta, öncelikle Cuma ve Bayram namazları ihtiyacını karşılama amacı ile bir mescit hüviyetinde inşa edilen camilerin, ihtiyaç ve talep arttıkça sayıları ile birlikte hizmet alanları da artmış ve çeşitlenmiştir. Bu anlamda bugün cami etrafında kurulan dernekler ve diğer hizmet alanları Avrupa Türkleri için çok önemli hizmetler üretmektedir. Dini hizmetlerinin dışında Türkçe eğitimi, sosyal danışmanlık, staj yerleri, yazılı ve görsel kültür hizmetleri gibi pek çok görevi ifa etmektedir.  Camiler, bugün Türkler ile Almanlar,  Müslümanlar ve diğer inanç grupları arasında bir köprü görevi görmekte, toplumları buluşturmakta ve tanıştırmaktadır. Her yıl 03 Ekimde yapılan Açık Kapı Günleri de bunun bir örneğidir.  

Bugün, gelinen nokta itibari ile Avrupa ve Almanya’daki Camiler çok yönlü anlam, amaç ve fonksiyona haiz olmuş, Avrupa’daki Müslüman Türk varlığının en önemli nişanesidir. Bunların dışında camiler bugün pek çok farklı tartışma ve hedef noktasının da merkezindedir. Bu tartışmaların bir tarafını ihtiyaçlarını karşılamakta yeterince kurumsal muhatap bulamayan Türk Toplumunun ilgili ya da ilgisiz olsa da bu ihtiyaçlarını cami dernekleri üzerinden ifade etmesidir. Bu yönü ile camiler kendi hizmet alanlarının dışında başka beklentiler ile de karşılaşmaktadır. İş arayanlar, psikolojik sorun yaşayanlar, aile içi sorun yaşayanlar, çocuğu elinden alınan aileler, farklı hukuki problem yaşayanlar, kiralık ev arayanlar gibi farklı işlerin de muhatabıdır bugün Camiler.

Mimari Olarak Camiler ve İslami Kimlik

Almanya’da camiler, 1964’te yurtlarda kılınan Cuma ve Bayram Namazlarından, 1965’te 30 cm kara rağmen Tarihi Köln Katedrali’nde seccade ve gazete üzerlerinde 300 kişi ile kılınan bayram namazından, akabinde fabrika depolarından dönüştürülen veya bodrum katlarında oluşturulan mescitlerden bugün minareli kubbeli camilere ve kurumsal nitelik kazanan külliyelere uzanan tarihi bir gelişim süreci yaşamaktadır.

Avrupa’da ve Almanya’da, özellikle de son dönemlerde yapılanlar içinde hem mimari hem de hizmet alanı olarak çok güzel camiler bulunmaktadır. Bu camiler, mimari özellikleri ile olması gereken, aranan, hem ihtiyaç hem de estetik olarak Müslümanların güzelliğini yansıtan camilerdir. İç mimarisi, sosyal mekânları, park alanları, bahçesi ve çok yönlü olmaları ile hem İslam’ı hem de Müslümanları temsil noktasında övgüye ve takdire değerdir. Bu özellikte camilerin her yerde olması Türklerin ve Müslümanların her türlü imajının daha da gelişmesine katkı yapacaktır. Bunun dışında pek çok yerde hem mimari şekil olarak hem de hizmet alanı ve sosyal mekânları olarak çok yetersiz camiler bulunmaktadır. Çocukların ve gençlerin sosyal mekânları olmayan camiler ile bir bağ kurması, oralarda vakit geçirmesi zorlaşmaktadır. Bu nedenle camiler artık çok amaçlı birer külliyeler şeklinde inşa edilmelidir. Çünkü camiler, Türkler ve Müslümanlar için bir ibadet ve sosyal mekân olmanın yanında önemli bir kimlik kazanma mekânlarıdır. Avrupa’da helal gıda dışında mimari, estetik, kapsamı, imkânları ve sunduğu hizmetler yönü ile camiler Türk ve Müslüman çocuklarının İslami kimliğinin oluşumunda önemli bir yere sahiptirler. Camiler, her yönü ile Müslümanları temsil etmektedir ve temsil niteliğinde camilerin yapı ve işlevi önemli bir yer tutmaktadır. Bir getto yapısı hüviyetinde olan camilerin oluşturduğu İslami kimlik imajı da ancak kendi ölçeğinde olacaktır.

Hedef Olarak Camiler

Dünyada bütün ibadethaneler masumdur ve insanlığın ortak koruma alanındadır. Ancak, maalesef camiler bu masumiyetin dışında bırakılmak istenmektedir. Son dönemlerde Avrupa ve Almanya’da camilere yönelik sık sık saldırı düzenlenmektedir. Marjinal grupların yaptığı bu saldırıların temel hedefi Türkiye’ye yönelik siyasal tavırlar olarak görülmekte ve hükümet ile ilişkilendirilen camiler saldırı hedefi yapılmaktadır. Bunun çok yanlış bir yaklaşım olduğu gayet açık ve nettir. Almanya’daki Türk camileri siyasetten uzak yapılardır. Yöneticileri, üyeleri ve cemaati arasında her kesimden insan bulunmaktadır. Hatta siyasete olan mesafeleri, Almanlara göre daha hassa ve ileridir. Bir Alman siyasetçi seçim zamanları camilere rahatça girip program yaparken Türk siyasileri böyle tavırlardan uzak durmaktadır. Böyle bir durum cemaat tarafından da sahiplenilmektedir. Artık, camiler bu ülkenin birer parçasıdır ve hükümeti, siyasileri ve halkı ile sahiplenilmelidir. Bazı yerlerde camiler etrafında yapılan koruma zincirleri camileri sahiplenme adına çok güzel örnekleri olmuştur.

 

Liberal Cami Tartışmaları

İslami anlayışa göre Din’in sahibi Allah’tır ve din hiç kimsenin tekelinde değildir. Camiler de Allah’ın evidir ve tüm Müslümanların ortak mekânıdır. Orada etnik, dini, ideolojik ayrım ve hiyerarşik bir sınıflama yoktur. Tüm Dünyada olduğu gibi, Almanya’da da Türklerin kurduğu Camiler ve diğerleri tüm Müslümanların hizmetindedir. Bugün, bu Camilerden dünyanın her ülkesinden gelen Müslümanlar hizmet almaktadır. Bu nedenle Din’in 1500 yıllık kaynak ve uygulamalarının aksine bir oluşum niyeti ile ortaya çıkmak ve bunu İslam olarak nitelemek dini gerçeklik ile izah edilememektedir. Din, temel kaynaklarına ve ilkelerine bağlı kalındığı sürece din olarak kalabilir. Bu anlamda, dinin özünden ve temel mesajlarından arındırılmaya çalışılarak ortaya çıkarılmaya çalışılan şey din değildir. O yeni bir din de olamaz. Çünkü din ilahidir ve ilahi dinler İslam ile sona ermiştir. Bunun dışında insanlar eli ile ortaya yeni bir din çıkması imkân dâhilinde değildir. Din adına ya da İslam adına ortaya çıkarılan yeni bir takım yönelişlere en fazla bireysel ve ideolojik temelli inanışlar denilebilir. Bu tür inanışlar, heteredoks/sapma inanışlar grubuna bile dâhil edilemezler. Çünkü heterodoks inanışlar ve onun sahipleri da ana kaynağa istinaden bir takım anlayışlar ortaya koymaktadırlar. Ana kaynaktan uzak, sahiplerinin de hiç bir dini usul, bilgi ve derinliği olmayan türedi anlayışlara dini bir yorum ya da anlayış olarak bakmak imkân dâhilinde değildir. Son dönemlerde “Liberal İslam/cami” adına ortaya konulan çabalar bundan başka bir durumu resmetmiyor.  Bilakis,  siyasi ve ideolojik bir proje yapılanması olarak ortaya çıkarıldığı görüntüsü veriyor

bottom of page